Başkan Ercengiz’den Paydaşlara Eleştiri: “Davet Ettik, Gelmediler!”
Burdur Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenen Yerel İklim Konferansında konuşan Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, davet edilen pek çok paydaşın toplantıya katılmadığını vurgulayarak önemli bir eleştiride bulundu.
Burdur Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenen Yerel İklim Konferansı sona erdi. Lavanta Otelde gerçekleşen toplantıya İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ve Sağlıklı Kentler Birliği Başkanı Cemil Tugay, Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, Çankırı Belediye Başkanı İsmail Hakkı Esen, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ve Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Bucak Belediye Başkanı Hülya Gümüş, Yeşilova Belediye Başkanı Okan Kurd, Çavdır Belediye Başkanı Ali Okan Yücel, Belediye Meclis Üyeleri, Belediye Birim Müdürleri ve Akademisyenler katıldı.
“PAYDAŞLARIN BÜYÜK KISMINI GÖREMEDİK”Başkan Ercengiz, iklim krizi ve su yönetimi gibi büyük sorunların sadece yerel yönetimlerin omuzlayabileceği bir yük olmadığını şu sözlerle ifade etti:
“Birçok paydaş davet edilmiş olmasına rağmen bugün burada davet ettiğimiz kesimlerin büyük bir bölümünü göremedik. Oysa içinde bulunduğumuz sorun, ne sadece yerel yönetimlerin ne de birkaç kişinin çözebileceği bir meseledir. Bu noktayı çoktan aşmış durumdayız.”
“TOPLUMSAL BİLİNÇ ZAYIFLIYOR”Geçen yıl yaşanan su sıkıntılarına değinen Ercengiz, bireyselleşmenin arttığını belirterek bir örnek paylaştı:
“Defalarca suyu dikkatli kullanın diye rica ettik. Buna rağmen bir vatandaşımız ‘Parası neyse veriyorum, suyu da kullanıyorum’ dedi. Bu cümle toplum olma duygusundan ne kadar uzaklaştığımızı gösteriyor."
“SU SORUNU HERKESİN SORUNU”Ercengiz, su krizinin çözümünün yalnızca kentsel tüketimle sınırlı olmadığını, esas problemin tarım ve hayvancılıktaki yanlış uygulamalar olduğunu vurguladı:
“İnsani su tüketimini tamamen durdursak bile toplamın sadece yüzde 10’unu ediyor. Asıl mesele tarım ve hayvancılık politikalarının doğru yönetilmesidir.”
“BİLİM İNSANLARININ UYARILARI CİDDİYE ALINMIYOR”İklim bilimcilerin uyarılarının uzun yıllardır görmezden gelindiğini belirten Ercengiz, sıcaklık artışının tehlikesine dikkat çekti:
“Bugün hiçbir hocamız ‘Endişelenmeyin’ demedi. Tam tersine, tablo her yıl ağırlaşıyor. 1–6 derecelik sıcaklık artışı bölgemizde buharlaşmayı katlıyor.”
BURDUR GÖLÜ’NDEKİ ÇEKİLME ‘AKIL ALMAZ’ BOYUTTAErcengiz, Burdur Gölü’ndeki su kaybının kritik seviyelerde olduğunu söyledi:
“2016’dan bu yana göl bir o kadar daha çekildi. Gölün sadece buharlaşmayla kuruduğunu söylemek gerçekleri görmezden gelmektir. Esas sorun gölü besleyen kaynakların kesilmesi ve yeraltı sularının hızla tüketilmesi.”
Başkan Ercengiz yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi;
“Birçok paydaş davet edilmiş olmasına rağmen bugün burada davet ettiğimiz kesimlerin büyük bir bölümünü göremedik. Oysa içinde bulunduğumuz sorun ne yalnızca yerel yönetimlerin sorunudur, ne sadece bu mesele üzerine kafa yoran birkaç insanın sorunudur, ne de tek başına çözüm üretebilecek dar bir grubun omuzlayabileceği bir meseledir. Bu noktayı artık çoktan aşmış durumdayız.
TOPLUMSAL BİLİNÇTEN UZAKLAŞMAYA BAŞLADIK
Geçen yıl yaşadığımız su sıkıntıları, toplum olarak ortak bilinçten uzaklaşmaya ve giderek bireyselleşmeye başladığımızın da acı bir göstergesiydi. Şehrimizin yüksek bir coğrafyada olduğunu hepimiz biliyoruz. Suyu vermeye başladığımızda, en alçak bölgelerde yer alan mahallelerde genellikle tek ya da iki katlı bahçeli evlerin bulunduğu, çimlerin sulandığı, peyzaj düzenlemesinin yoğun olduğu alanlarda su en son kesilir. Bu bölgelerde yaşayan vatandaşlarımıza suyun azaldığı dönemlerde defalarca rica ettik: “Lütfen suyumuzu dikkatli kullanalım, bahçe sulamayalım, araç yıkamayalım, balkon yıkamayalım.” Buna rağmen bir vatandaşımızdan gelen şu cevap, aslında hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir göstergedir: “Parası neyse veriyorum, suyu da kullanıyorum.”
SU SORUNU BİRKAÇ KİŞİNİN ÇÖZEBİLECEĞİ BİR MESELE DEĞİL
İşte tam da bu cümle, toplum olma duygusundan ne kadar uzaklaştığımızı ortaya koyuyor. Su meselesi; belediye başkanının, su işleri müdürünün ya da birkaç yöneticinin sorunu değildir. Su bittiğinde hepimizin suyu bitecek. İşte o an geldiğinde, ne kadar büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu herkes çok daha net anlayacaktır. Az önce de konuşuldu; su meselesinin bizi ilgilendiren kısmı yalnızca kentsel tüketim değil. Asıl mesele tarım ve hayvancılığın doğru yönetilmesidir. Yıllarca tarıma dayalı hayvancılık modeliyle yaşayan bir ülkeyken, bugün hayvancılığa dayalı tarım modeline zorlanıyoruz. Eğer bugün mısır, şeker pancarı ya da yonca ekim alanları hızla genişliyorsa bu insan ihtiyacından değil, hayvan besleme zorunluluğundan kaynaklanıyor. O yüzden belki de şu soruyu açıkça konuşmanın vakti geldi: Bu ülkenin gerçekten ne kadar proteine ihtiyacı var? Protein kaynaklarını çeşitlendirmenin başka yolları var mı? İskender hocamla 10 yılı aşkın süredir bu konuları tartışıyoruz. Bilim insanlarının yıllardır söylediği hiçbir uyarı hafife alınacak uyarılar değil. Bugün buradaki kıymetli hocalarımızdan biri bile “Endişelenmeyin, korkmayın, böyle devam eder” demedi. Tam tersine, tablo her yıl daha da ağırlaşıyor. Geçen yıldan bu yıla geldiğimiz nokta bile bunun açık göstergesi. 1-6 derecelik sıcaklık artışının bile bölgede buharlaşmayı nasıl katlayacağını hepimiz biliyoruz.
BİLİM İNSANLARININ UYARILARI GÖZ ARDI EDİLİYOR
Ama ne yazık ki bilim insanları bu uyarıları her dile getirdiğinde, birileri çıkıp “Halkı endişelendirmeyin” diyerek meseleyi basitleştiriyor. Oysa endişelenmemiz gereken bir süreçteyiz. Biz endişelenirken herkesin de endişelenmesi, herkesin sorumluluk alması gerekiyor.
BURDUR GÖLÜ’NDEKİ ÇEKİLME ENDİŞE VERİYOR
2016 yılında hocamızın hazırladığı Burdur Gölü monografisine destek olmuştuk. O günden bugüne göl bir o kadar daha çekildi. Kaybın boyutu akıl almaz noktada. Su kurulu toplantılarında gölün yalnızca buharlaşmayla kuruduğu söyleniyor ama göl var olduğundan beri buharlaşıyor. Asıl sorun gölü besleyen kaynakların kesilmesi ve yeraltı suyumuzun hızla tüketilmesi. Hal böyleyken yıllardır tarım ve hayvancılık politikalarında neredeyse hiçbir yapısal adım atılmadı. Sonuçta dönüp dolaşıp insani su tüketimini kısmaya çalışıyoruz. Oysa insani tüketimi tamamen durdursak bile toplam su kullanımının yalnızca yüzde 10’unu ediyor. Yani tasarrufun tamamını yapsak bile tabloyu değiştirmeye yetmiyor. Bu yüzden bugün burada yapılan toplantının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Basın mensubu arkadaşlarımız da bizlerleydi; Burdur’un bu konuyu en az bir hafta boyunca ciddi şekilde tartışması gerektiğine inanıyorum. Sayın Cemil Tugay Başkanımıza ayrıca teşekkür etmek isterim. Daha önce de Sağlıklı Kentler Birliği yönetiminde görev almış biri olarak, ülkenin bütününü ilgilendiren sağlık politikalarının bu kadar kapsamlı ele alındığı bir dönemi ilk kez yaşıyoruz. Bugün burada Burdur’un su, tarım ve iklim meselesini paydaşlarıyla masaya yatırmış olmamızın büyük bir önemi var. Birilerinin artık bu tabloyu görmek zorunda olduğunu düşünüyorum. Biz burada kaygılarımızı ortaya koyduk. Değerli akademisyenlerimiz, bildikleri bilimsel gerçekleri hiçbir çekince göstermeden paylaştılar. Bu görüşlerin duyulması ve önerilerin hayata geçirilmesi gereken sürecin artık içindeyiz. Geriye adım atma şansımız yok. Bu nedenle emeği geçen herkese; birliğin sekreterine, çalışanlarına, kıymetli akademisyenlerimize ve hafta sonunda başka yerde vakit geçirmek yerine burada bizlerle olan tüm katılımcılara gönülden teşekkür ederim. İyi ki varsınız. Sağ olun, var olun.”